İçindekiler
- 1 Kemik Sağlığının Önemi ve Osteoporoz Nedir? (Kritik Nokta 1: Temeli Anlamak)
- 2 Kemik Yoğunluğu Ölçümü (DXA): Nasıl Yapılır, Ne Ölçer? (Kritik Nokta 2: Testi Tanımak)
- 3 Kemik Yoğunluğu Ölçümü: Kimler, Ne Zaman Yaptırmalı? (Kritik Nokta 3: Risk Grubunu Belirlemek)
- 4 Kemik Yoğunluğu Test Sonuçları Nasıl Yorumlanır? (Kritik Nokta 4: Skorları Anlamak)
- 5 Kemik Sağlığını Koruma ve Güçlendirme Yolları (Kritik Nokta 5: Önleme ve Yönetim)
- 6 Özet ve Sonuç
- 7 Sıkça Sorulan Sorular (SSS)
- 8 Kaynaklar
- 9 Kemik Sağlığınızı Doğal Yollarla Destekleyin
Kemiklerimiz, vücudumuzun sessiz ama hayati taşıyıcılarıdır. Onları genellikle ancak bir kırık veya ciddi bir ağrı durumunda hatırlarız. Oysa kemik sağlığı, genel sağlığımızın ve yaşam kalitemizin temel direklerinden biridir. Özellikle ilerleyen yaşla birlikte ortaya çıkan ve “sessiz hırsız” olarak da adlandırılan osteoporoz, yani kemik erimesi, bu direkleri zayıflatarak ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Peki, kemiklerinizin ne kadar güçlü olduğunu ve bu sessiz tehlikeye karşı ne kadar risk altında olduğunuzu biliyor musunuz? İşte bu noktada kemik yoğunluğu testi, yani kemik yoğunluğu ölçümü, devreye giriyor. Bu test, kemiklerinizin mineral içeriğini ölçerek osteoporoz riskinizi belirlemede altın standart kabul edilen bir yöntemdir. Prof. Dr. Orhan Şen olarak, beyin ve sinir cerrahisi alanındaki tecrübelerimle kemik sağlığının, özellikle omurga sağlığı üzerindeki etkilerini yakından gözlemlemekteyim. Bu makalede, kemik yoğunluğu testinin ne olduğunu, kimlerin yaptırması gerektiğini ve sonuçlarının ne anlama geldiğini, bilmeniz gereken 5 kritik nokta çerçevesinde ele alacağız. Amacımız, sizi bu konuda bilinçlendirerek kemik sağlığınızı koruma yolculuğunuzda size rehberlik etmektir.
Vücudumuzdaki her doku gibi kemiklerimiz de sürekli bir yenilenme süreci içindedir. Eski kemik dokusu yıkılırken (rezorpsiyon), yerine sürekli olarak yeni kemik dokusu yapılır (formasyon). Gençlik yıllarında yapım süreci yıkımdan daha hızlıdır, bu da kemik kütlesinin artmasına ve yaklaşık 30’lu yaşlarda zirveye ulaşmasına neden olur. Ancak bu yaştan sonra, özellikle kadınlarda menopozla birlikte hormonal değişimlerin etkisiyle yıkım süreci yapımı geçmeye başlar ve kemik yoğunluğunda doğal bir azalma görülür. Bu azalma belirli bir seviyenin altına düştüğünde, kemikler zayıflar, gözenekli bir yapı kazanır ve kırılgan hale gelir. İşte bu duruma osteoporoz diyoruz. Kemik sağlığınızı erkenden önemsemek, ileri yaşlarda karşılaşabileceğiniz sorunları önlemede kritik rol oynar.
Kemik Sağlığının Önemi ve Osteoporoz Nedir? (Kritik Nokta 1: Temeli Anlamak)
Kemikler, iskeletimizi oluşturarak vücudumuza şekil ve destek vermenin ötesinde pek çok önemli işleve sahiptir. Hayati organlarımızı korurlar, kaslarımızın hareket etmesini sağlayan kaldıraç görevi görürler ve kan hücrelerinin üretildiği kemik iliğini barındırırlar. Aynı zamanda vücudumuzun kalsiyum ve fosfor gibi önemli minerallerinin deposudurlar. Sağlıklı kemikler, tüm bu görevleri sorunsuz bir şekilde yerine getirebilmek için yeterli yoğunluğa ve sağlamlığa sahip olmalıdır. Kemik mineral yoğunluğu, kemiğin belirli bir alanındaki mineral miktarını ifade eder ve kemik gücünün önemli bir göstergesidir.
Osteoporoz, kelime anlamı olarak “gözenekli kemik” demektir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tanımına göre, düşük kemik kütlesi ve kemik dokusunun mikro-mimari yapısının bozulması sonucu kemik kırılganlığının ve kırık riskinin artmasıyla karakterize sistemik bir iskelet hastalığıdır. En önemli ve tehlikeli özelliği, genellikle “sessiz” seyretmesidir. Yani, bir kırık oluşana kadar belirgin bir semptom vermeyebilir. Bu nedenle düzenli tarama ve risk faktörlerinin bilinmesi hayati önem taşır.
Önemli Hatırlatma: Osteoporoz genellikle bir kırık meydana gelene kadar belirti vermez. Bu yüzden “sessiz hastalık” olarak bilinir. Risk faktörlerini bilmek ve gerekirse tarama yaptırmak, kırıklar oluşmadan önlem almanın tek yoludur.
Osteoporoza bağlı kırıklar en sık kalça, omurga (vertebra) ve el bileğinde görülür. Özellikle kalça kırıkları, yaşlı bireylerde ciddi sakatlıklara, bağımsızlık kaybına ve hatta yaşamı tehdit eden komplikasyonlara yol açabilir. Omurga kırıkları ise boy kısalmasına, duruş bozukluklarına (kamburluk), kronik sırt ağrılarına ve akciğer kapasitesinin azalmasına neden olabilir. Beyin ve sinir cerrahisi pratiğimizde, osteoporoza bağlı omurga çökme kırıklarının yarattığı nörolojik sorunlarla da karşılaşmaktayız. Bu nedenle, kemik erimesi sadece bir kemik sorunu değil, genel sağlığı ve yaşam kalitesini derinden etkileyen ciddi bir durumdur. Kırık riski yönetimi, osteoporoz tedavisinin temelini oluşturur.
Kemik Yoğunluğu Ölçümü (DXA): Nasıl Yapılır, Ne Ölçer? (Kritik Nokta 2: Testi Tanımak)
Kemiklerinizin ne kadar güçlü olduğunu ve osteoporoz riskinizi belirlemek için kullanılan en yaygın ve güvenilir yöntem DXA (Dual-energy X-ray Absorptiometry – Çift Enerjili X-ışını Absorbsiyometrisi) taramasıdır. Bu test, kemik yoğunluğu ölçümü için altın standart olarak kabul edilir. Peki, bu test nasıl yapılır ve neyi ölçer?
DXA taraması son derece basit, hızlı ve ağrısız bir işlemdir. Genellikle 10-20 dakika sürer. Test sırasında, özel bir masaya uzanmanız istenir ve bir tarayıcı kol vücudunuzun belirli bölgeleri (genellikle kalça ve bel omurgası) üzerinde hareket eder. Bu sırada, iki farklı enerji seviyesinde çok düşük dozda X-ışını kullanılır. Kemik ve yumuşak doku bu ışınları farklı oranlarda emer (absorbe eder). Cihaz, bu emilim farklarını ölçerek kemiğinizin mineral yoğunluğunu (BMD – Bone Mineral Density) hesaplar.
Neden özellikle kalça ve bel omurgası taranır? Çünkü bu bölgeler, osteoporoza bağlı kırıkların en sık görüldüğü ve kırık riskini tahmin etmede en güvenilir sonuçları veren bölgelerdir. Bazı durumlarda, özellikle kalça veya omurgada protez varsa veya bu bölgeler taranamıyorsa, ön kol (genellikle el bileği yakınında) da ölçülebilir. DXA’nın kullandığı radyasyon dozu oldukça düşüktür; genellikle standart bir akciğer grafisinden çok daha azdır ve günlük hayatta maruz kaldığımız doğal arka plan radyasyonunun düşük bir seviyesine eşdeğerdir. Bu nedenle test oldukça güvenlidir.
DXA testi, kemik yoğunluğunuzu sayısal bir değer olarak verir. Ancak bu değer tek başına yeterli değildir; sonuçların doğru yorumlanması gerekir. Test, mevcut kemik yoğunluğunuzu belirlemenin yanı sıra, gelecekteki kırık riskinizi tahmin etmede ve osteoporoz tedavisinin etkinliğini takip etmede de önemli bir araçtır. İlk ölçüm genellikle bir baseline (başlangıç) değeri olarak kabul edilir ve sonraki ölçümlerle karşılaştırılarak kemik yoğunluğundaki değişim izlenir. DXA taraması sonucunda elde edilen değerlerin ne anlama geldiğini bir sonraki bölümde ele alacağız.
Kemik Yoğunluğu Ölçümü: Kimler, Ne Zaman Yaptırmalı? (Kritik Nokta 3: Risk Grubunu Belirlemek)
İlk bölümde kemik sağlığının temellerini ve kemik yoğunluğu ölçümünün ne olduğunu anladık. Şimdi ise belki de en merak edilen sorulardan birine odaklanıyoruz: Bu testi kimler yaptırmalı ve ne zaman yaptırmalı? Osteoporoz sessiz ilerleyen bir hastalık olduğundan, kırıklar oluşmadan önce risk altındaki bireylerin belirlenmesi ve gerekli önlemlerin alınması büyük önem taşır. Kemik yoğunluğu taraması için genel kabul görmüş rehberler bulunmakla birlikte, kararın kişisel risk faktörlerine göre verilmesi en doğrusudur. Unutmayın, amaç gereksiz testlerden kaçınmak kadar, yüksek riskli kişileri zamanında tespit etmektir.
Peki, kimler osteoporoz açısından daha yüksek risk altındadır? Bu risk faktörlerini bilmek, hem sizin hem de doktorunuzun tarama ihtiyacını değerlendirmesine yardımcı olacaktır. Osteoporoz risk faktörleri oldukça çeşitlidir ve bazıları değiştirilemezken (yaş, cinsiyet gibi), bazıları yaşam tarzı değişiklikleri veya tıbbi müdahalelerle yönetilebilir. Gelin bu faktörleri daha yakından inceleyelim.
Osteoporoz İçin Anahtar Risk Faktörleri
- İlerleyen Yaş: Yaşlanma, kemik kaybının en önemli doğal nedenlerinden biridir. Yaş ilerledikçe kemik yapımı yavaşlar, yıkımı hızlanır ve kemik yoğunluğu azalır. Bu nedenle, belirli bir yaştan sonra tarama önerilir. Genel olarak kadınlar için 65 yaş ve üzeri, erkekler için ise 70 yaş ve üzeri rutin tarama için başlangıç noktası kabul edilir. Ancak risk faktörleri varsa daha erken yaşlarda da tarama gerekebilir.
- Cinsiyet ve Hormonal Durum: Kadınlar, erkeklere göre osteoporoza daha yatkındır. Bunun temel nedeni, kemik sağlığını korumada önemli rol oynayan östrojen hormonunun menopozla birlikte hızla azalmasıdır. Östrojen seviyelerindeki bu düşüş, kemik yıkımını hızlandırır. Bu yüzden menopoz sonrası osteoporoz sıkça karşılaşılan bir durumdur. Erken menopoza giren (45 yaşından önce) veya uzun süre adet görmeyen (amenore) kadınlarda risk daha da yüksektir. Erkeklerde ise düşük testosteron seviyeleri kemik kaybına neden olabilir.
- Aile Öyküsü ve Genetik: Anne veya babasında, özellikle kalça kırığı öyküsü olan kişilerde osteoporoz riski daha yüksektir. Genetik faktörler, kemik yoğunluğumuzun ve yapımızın belirlenmesinde önemli bir rol oynar. Ailede osteoporoz öyküsü bulunması, kişisel risk değerlendirmesinde dikkate alınması gereken önemli bir faktördür.
- Düşük Vücut Ağırlığı ve İnce Yapı: Vücut kitle indeksinin (VKİ) düşük olması (genellikle 19 kg/m²’nin altı) veya genel olarak minyon, ince yapılı olmak osteoporoz riskini artırır. Daha düşük kemik kütlesine sahip olmanın yanı sıra, düşme durumunda kemikleri koruyacak daha az yumuşak doku bulunması da riski etkiler.
- Önceki Kırık Öyküsü: Özellikle 50 yaşından sonra, hafif bir travma (örneğin ayakta dururken düşme) sonucu meydana gelen bir kırık (kırılganlık kırığı olarak adlandırılır), altta yatan kemik zayıflığının güçlü bir göstergesidir. Böyle bir kırık geçiren kişilerde, gelecekte başka kırıklar yaşama riski belirgin şekilde artmıştır ve mutlaka kemik yoğunluğu ölçümü yapılmalıdır.
- Bazı Tıbbi Durumlar: Bazı kronik hastalıklar osteoporoz riskini artırabilir. Bunlar arasında romatoid artrit gibi iltihaplı eklem hastalıkları, Crohn hastalığı veya ülseratif kolit gibi iltihaplı bağırsak hastalıkları, çölyak hastalığı gibi emilim bozuklukları, hipertiroidi (tiroid bezinin aşırı çalışması), hiperparatiroidi (paratiroid bezinin aşırı çalışması), kronik böbrek veya karaciğer hastalıkları sayılabilir. Bu hastalıklara sahip bireylerin kemik sağlıklarını yakından takip etmeleri önemlidir.
- Bazı İlaçların Uzun Süreli Kullanımı: Özellikle kortizon içeren ilaçların (glukokortikoidler veya steroid kullanımı) uzun süreli (genellikle 3 aydan fazla) kullanımı, ikincil osteoporozun en yaygın nedenlerinden biridir. Ayrıca bazı epilepsi ilaçları, meme kanseri tedavisinde kullanılan aromataz inhibitörleri, prostat kanseri tedavisinde kullanılan androjen baskılayıcı tedaviler ve aşırı dozda tiroid hormonu replasmanı da kemik yoğunluğunu olumsuz etkileyebilir. Bu tür ilaçları kullanan hastaların doktorlarıyla kemik sağlığı konusunu görüşmeleri gerekir.
- Yaşam Tarzı Faktörleri: Sağlıksız yaşam tarzı seçimleri de kemik sağlığını olumsuz etkileyebilir. Sigara içmek, kemik yapım hücrelerini baskılayarak ve östrojen seviyelerini düşürerek riski artırır. Aşırı alkol tüketimi (kadınlar için günde 1-2, erkekler için günde 2-3 kadehten fazla) hem kemik yapımını azaltır hem de düşme riskini artırır. Hareketsiz bir yaşam sürmek kemiklerin güçlenmesi için gerekli olan mekanik yüklenmeyi azaltır. Diyette yetersiz kalsiyum ve D vitamini alımı da kemik sağlığı için önemli risk faktörleridir.
Bu faktörlerin bir veya birkaçına sahip olmak, kişinin mutlaka osteoporoz geliştireceği anlamına gelmez, ancak riski artırdığını gösterir. Doktorunuz, tüm bu faktörleri göz önünde bulundurarak sizin için kemik yoğunluğu testinin gerekli olup olmadığına karar verecektir. Kimler kemik yoğunluğu ölçtürmeli sorusunun cevabı, bu kişisel risk profilinde yatmaktadır.
Osteoporoz İçin Başlıca Risk Faktörleri (Özet Tablo)
Aşağıdaki tablo, osteoporoz gelişimi açısından önemli olan risk faktörlerini daha derli toplu bir şekilde özetlemektedir. Bu faktörler genellikle değiştirilemeyen ve değiştirilebilir olarak sınıflandırılabilir.
Risk Faktörü Kategorisi | Faktörler |
---|---|
Değiştirilemeyen Faktörler | İlerleyen Yaş (>65 Kadın, >70 Erkek) |
Kadın Cinsiyet | |
Menopoz (Özellikle erken menopoz <45 yaş) | |
Ailede Osteoporoz veya Kalça Kırığı Öyküsü | |
Etnik Köken (Beyaz ve Asyalı ırklar daha yüksek riskli) | |
Minyon/İnce Vücut Yapısı | |
Önceki Kırılganlık Kırığı Öyküsü (>50 yaş) | |
Tıbbi Durumlar ve İlaçlar | Romatoid Artrit |
Hipertiroidi / Hiperparatiroidi | |
Kronik Böbrek / Karaciğer Hastalığı | |
İnflamatuar Bağırsak Hastalıkları (Crohn, Ülseratif Kolit) | |
Çölyak Hastalığı / Emilim Bozuklukları | |
Uzun Süreli Kortizon (Glukokortikoid) Kullanımı | |
Bazı Antiepileptik İlaçlar | |
Bazı Kanser Tedavileri (Aromataz inhibitörleri vb.) | |
Düşük Testosteron Seviyeleri (Erkeklerde) | |
Değiştirilebilir Faktörler | Sigara Kullanımı |
Aşırı Alkol Tüketimi | |
Hareketsiz Yaşam Tarzı (Sedanter yaşam) | |
Yetersiz Kalsiyum Alımı | |
Yetersiz D Vitamini Alımı / Eksikliği | |
Düşük Protein Alımı | |
Aşırı Kafein Tüketimi (?) (Tartışmalı) |
(Not: Bu liste tüm risk faktörlerini içermeyebilir. Kişisel risk değerlendirmesi için doktorunuza danışınız.)
Tarama Önerileri ve Doktor Görüşmesi
Özetle, genel tarama önerileri şu şekildedir:
- 65 yaş ve üzeri tüm kadınlar.
- 70 yaş ve üzeri tüm erkekler.
- Yukarıda belirtilen risk faktörlerinden bir veya daha fazlasına sahip olan daha genç menopoz sonrası kadınlar (50-64 yaş arası).
- Risk faktörleri taşıyan 50-69 yaş arası erkekler.
- 50 yaşından sonra hafif travma ile kırık yaşamış olan herkes.
- Osteoporoza neden olabilecek bir hastalığı olan veya ilaç kullanan herkes.
Unutmayın: Bu rehberler genel önerilerdir. Risk faktörlerine sahip olmanız veya belirli bir yaşın üzerinde olmanız, mutlaka kemik yoğunluğu testi yaptırmanız gerektiği anlamına gelmez; ancak doktorunuzla bu konuyu görüşmeniz için önemli bir nedendir. Doktorunuz sizin özel durumunuzu değerlendirecek ve testin sizin için uygun olup olmadığına karar verecektir. Kemik sağlığınız hakkında proaktif olmak, gelecekteki olası sorunları önlemenin en iyi yoludur.
Kemik Yoğunluğu Test Sonuçları Nasıl Yorumlanır? (Kritik Nokta 4: Skorları Anlamak)
Kemik yoğunluğu ölçümü (DXA) yapıldıktan sonra elinize ulaşan rapor, genellikle bir dizi sayı ve terim içerir. Bu sonuçları doğru anlamak, kemik sağlığınız hakkında bilgi sahibi olmanız ve doktorunuzla birlikte sonraki adımları planlamanız açısından kritik öneme sahiptir. Raporun en önemli kısımları genellikle T-skoru ve Z-skoru olarak adlandırılan değerlerdir.
Bu skorlar, kemik mineral yoğunluğunuzun (BMD) referans popülasyonlarla karşılaştırılmasıyla elde edilir. Basitçe ifade etmek gerekirse, kemik yoğunluğunuzun “normal” kabul edilen değerlerden ne kadar saptığını gösterirler. Bu sapma, standart sapma (SD) birimiyle ifade edilir. Gelin bu skorların ne anlama geldiğine daha yakından bakalım.
T-Skoru: Osteoporoz Tanısının Anahtarı
T-skoru, kemik mineral yoğunluğunuzu, sizinle aynı cinsiyetteki sağlıklı genç bir yetişkinin ortalama kemik yoğunluğuyla karşılaştırır. Genç yetişkinlerin kemik yoğunluğu genellikle en yüksek seviyededir (zirve kemik kütlesi). T-skoru, bu zirve değere göre kemik yoğunluğunuzun ne kadar altında veya üstünde olduğunu standart sapma cinsinden gösterir.
- Pozitif (+) T-skoru veya 0: Kemik yoğunluğunuzun genç yetişkin ortalamasına eşit veya daha iyi olduğunu gösterir.
- Negatif (-) T-Skoru: Kemik yoğunluğunuzun genç yetişkin ortalamasından daha düşük olduğunu gösterir. Değer ne kadar negatifse, kemik yoğunluğu o kadar düşüktür.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO), özellikle menopoz sonrası kadınlar ve 50 yaş üstü erkeklerde osteoporoz tanısı için T-skoruna dayalı bir sınıflandırma geliştirmiştir. Bu sınıflandırma, kemik sağlığınızın durumunu ve kırık riskinizi anlamanıza yardımcı olur.
Kemik Yoğunluğu T-Skoru Yorumlaması (WHO Sınıflaması)
Aşağıdaki tablo, T-skoruna göre kemik yoğunluğu durumunuzu ve bunun genel anlamını özetlemektedir:
T-Skoru Aralığı | Tanı | Açıklama |
---|---|---|
-1.0 SD ve üzeri | Normal | Kemik yoğunluğunuz sağlıklı genç yetişkin aralığındadır. |
-1.0 SD ile -2.5 SD arası | Osteopeni (Düşük Kemik Kütlesi) | Kemik yoğunluğunuz normalden düşüktür, kırık riskiniz artmıştır. |
-2.5 SD ve altı | Osteoporoz | Kemik yoğunluğunuz belirgin şekilde düşüktür, kırık riskiniz yüksektir. |
-2.5 SD ve altı + Kırık | Ciddi (Yerleşmiş) Osteoporoz | Osteoporoz tanısına ek olarak, bir veya daha fazla kırılganlık kırığı mevcuttur. |
(Not: SD = Standart Sapma. Bu sınıflandırma menopoz sonrası kadınlar ve 50 yaş üzeri erkekler için geçerlidir.)
Osteopeni, kemik yoğunluğunun normalden düşük olduğu ancak henüz osteoporoz seviyesine ulaşmadığı bir durumu ifade eder. Osteopeni tanısı alan herkesin tedaviye ihtiyacı olmayabilir, ancak bu durum kemik sağlığına daha fazla özen gösterilmesi ve risk faktörlerinin yönetilmesi gerektiğinin bir işaretidir. Doktorunuz, osteopeni durumunda kırık riskinizi diğer faktörlerle birlikte değerlendirerek bir tedavi planı önerecektir. T-skoru yorumlama, tanının ilk adımıdır.
Z-Skoru: Yaş ve Cinsiyete Göre Karşılaştırma
Z-skoru ise kemik mineral yoğunluğunuzu, sizinle aynı yaşta, aynı cinsiyette ve aynı etnik kökene sahip kişilerin ortalama kemik yoğunluğuyla karşılaştırır.
- Z-skoru -2.0 SD’nin altında ise, bu durum kemik yoğunluğunuzun yaş ve cinsiyetinize göre beklenenden daha düşük olduğunu gösterir. Bu, özellikle menopoz öncesi kadınlarda, 50 yaş altı erkeklerde ve çocuklarda önemlidir. Düşük Z-skoru, kemik kaybına neden olabilecek altta yatan başka bir tıbbi durumun (ikincil osteoporoz) veya yaşam tarzı faktörünün araştırılmasını gerektirebilir.
Kırık Riski Değerlendirmesi: Skorların Ötesi
Unutulmamalıdır ki T-skoru ve Z-skoru önemli göstergeler olsa da, kırık riskinizi belirleyen tek faktör değildirler. Yaşınız, önceki kırık öykünüz, aile öykünüz, kullandığınız ilaçlar ve diğer risk faktörleri de genel kırık riskinizi önemli ölçüde etkiler. Doktorlar, bu bireysel risk faktörlerini kemik yoğunluğu sonucuyla birleştirerek daha kapsamlı bir kırık riski hesaplaması yaparlar.
Bu amaçla sıklıkla FRAX® (Fracture Risk Assessment Tool) gibi araçlar kullanılır. FRAX, Dünya Sağlık Örgütü tarafından geliştirilmiş bir algoritmadır ve kişinin önümüzdeki 10 yıl içinde majör bir osteoporotik kırık (kalça, omurga, ön kol, omuz) veya spesifik olarak kalça kırığı yaşama olasılığını yüzde olarak tahmin eder. Tedavi kararları genellikle sadece T-skoruna değil, bu hesaplanan 10 yıllık kırık riskine göre verilir.
Kemik Sağlığını Koruma ve Güçlendirme Yolları (Kritik Nokta 5: Önleme ve Yönetim)
Kemik yoğunluğu test sonucunuz ne olursa olsun, kemik sağlığınızı korumak ve güçlendirmek için atabileceğiniz adımlar vardır. Özellikle osteopeni veya osteoporoz tanısı aldıysanız, yaşam tarzı değişiklikleri ve gerekirse tıbbi tedavilerle kemik kaybını yavaşlatmak ve kırık riskini azaltmak mümkündür. Prof. Dr. Orhan Şen olarak, biz her zaman önleyici ve doğal yaklaşımların önemine inanıyoruz. Gelin bu adımlara birlikte bakalım:
- Doğru Beslenme: Kalsiyum ve D Vitamini Başrolde Kemiklerin ana yapı taşı kalsiyumdur. Yeterli kalsiyum alımı, özellikle kemik yapımının hızlı olduğu çocukluk ve ergenlik döneminde ve kemik kaybının hızlandığı ileri yaşlarda kritik öneme sahiptir. Süt ürünleri, yeşil yapraklı sebzeler, badem, pekmez iyi kalsiyum kaynaklarıdır. Ancak kalsiyumun emilimi ve kemiklerde kullanılabilmesi için D vitaminine ihtiyaç vardır. D vitamininin ana kaynağı güneş ışığıdır, ancak yeterli güneşlenememe veya kış ayları gibi durumlarda D vitamini eksikliği sık görülür. Yağlı balıklar ve zenginleştirilmiş gıdalar D vitamini içerse de, genellikle takviye gerekebilir. Doktorunuz kan D vitamini seviyenizi ölçerek size uygun takviye dozunu belirleyecektir. Ayrıca yeterli protein, K vitamini ve magnezyum alımı da kemik sağlığı için önemlidir. Kalsiyum D vitamini takviyesi genellikle önerilir.
- Düzenli Egzersiz: Kemiklere Yüklenin! Fiziksel aktivite, kemik yoğunluğunu korumanın ve artırmanın en etkili yollarından biridir. Kemikler, üzerlerine yük bindiğinde daha güçlü hale gelirler. Bu nedenle, kemik sağlığı için egzersiz programları iki ana bileşeni içermelidir:
- Ağırlık Aktarma Egzersizleri: Vücut ağırlığınızı taşıdığınız egzersizlerdir. Yürüyüş, tempolu koşu, dans, merdiven çıkma, ip atlama gibi aktiviteler kemikleri uyarır.
- Kas Güçlendirme Egzersizleri: Ağırlık kaldırma, direnç bantları kullanma veya vücut ağırlığı ile yapılan egzersizler (şınav, squat gibi) kasları güçlendirir. Güçlü kaslar kemikleri destekler ve düşme riskini azaltır. Ayrıca, denge egzersizleri (Tai Chi, yoga gibi) düşme riskini azaltmada özellikle yaşlı bireyler için çok faydalıdır. Hangi egzersizlerin sizin için güvenli ve uygun olduğunu doktorunuza veya bir fizyoterapiste danışmanız önemlidir.
- Sağlıklı Yaşam Tarzı Alışkanlıkları
- Sigarayı Bırakın: Sigara içmek, kemik yapım hücrelerini olumsuz etkiler ve kemik kaybını hızlandırır. Sigarayı bırakmak, kemik sağlığınız için yapabileceğiniz en iyi şeylerden biridir.
- Alkol Tüketimini Sınırlayın: Aşırı alkol tüketimi kemik sağlığına zararlıdır ve düşme riskini artırır. Alkol alımını önerilen limitlerde (kadınlar için günde 1, erkekler için günde 2 kadehi geçmemek) tutun veya tamamen bırakın.
- Düşmelerin Önlenmesi Osteoporozu olan kişiler için düşmeler özellikle tehlikelidir çünkü kolayca kırıklara yol açabilirler. Düşme riskini azaltmak için alınabilecek önlemler şunlardır:
- Evde güvenlik önlemleri alın (takılıp düşülebilecek kilimleri kaldırmak, zeminleri kuru tutmak, iyi aydınlatma sağlamak, banyoya tutunma barları eklemek).
- Düzenli göz muayenesi yaptırın.
- Denge veya baş dönmesine neden olabilecek ilaçlar konusunda doktorunuzla konuşun.
- Kaymayan tabanlı, destekleyici ayakkabılar giyin.
- Gerekirse yürüteç veya baston gibi yardımcı cihazlar kullanın.
- Tıbbi Tedaviler (Gerekirse) Yüksek kırık riski taşıyan bireylerde, yaşam tarzı değişikliklerine ek olarak doktorunuz ilaç tedavisi önerebilir. Osteoporoz tedavisi için kullanılan çeşitli ilaçlar (bifosfonatlar, denosumab, teriparatid vb.) bulunmaktadır. Bu ilaçlar kemik yıkımını yavaşlatmaya veya kemik yapımını artırmaya yardımcı olabilir. Hangi ilacın sizin için uygun olduğuna, potansiyel fayda ve yan etkileri göz önünde bulundurarak doktorunuz karar verecektir. Osteopeni tedavisi ise genellikle yaşam tarzı değişiklikleri ve risk faktörü yönetimi üzerine kurulur, ancak yüksek riskli durumlarda ilaç tedavisi de düşünülebilir.
Takip: Kemik yoğunluğu testinin ne sıklıkla tekrarlanacağı kişiden kişiye değişir. İlk test sonucunuza, yaşınıza, risk faktörlerinize ve tedavi alıp almadığınıza bağlı olarak doktorunuz bir takip planı oluşturacaktır. Genellikle 1 ila 5 yıl arasında değişen aralıklarla kontrol önerilebilir.
Sonuç olarak, kemik sağlığını korumak yaşam boyu süren bir çabadır. Beslenme, egzersiz, sağlıklı yaşam tarzı alışkanlıkları ve gerektiğinde tıbbi destek ile kemiklerinizi güçlendirebilir ve osteoporoza bağlı kırık riskini önemli ölçüde azaltabilirsiniz.
Özet ve Sonuç
Bu makalede, kemik yoğunluğu testinin önemini ve osteoporoz riskini anlamanıza yardımcı olacak 5 kritik noktayı ele aldık. Kemik sağlığının temelini, osteoporozun sessiz doğasını ve potansiyel sonuçlarını (Kritik Nokta 1) anlattık. Kemik yoğunluğu ölçümünün altın standardı olan DXA testinin nasıl yapıldığını ve neyi ölçtüğünü (Kritik Nokta 2) açıkladık. Kimlerin bu testi yaptırmayı düşünmesi gerektiğini ve osteoporoz için önemli risk faktörlerini (Kritik Nokta 3) detaylandırdık. DXA raporundaki T-skoru ve Z-skorunun nasıl yorumlanacağını, Dünya Sağlık Örgütü sınıflandırmasını ve kırık riski değerlendirmesini (Kritik Nokta 4) inceledik. Son olarak, kemik sağlığını korumak ve güçlendirmek için beslenme, egzersiz, yaşam tarzı değişiklikleri ve düşmelerin önlenmesi gibi önleyici ve yönetici stratejileri (Kritik Nokta 5) vurguladık.
Prof. Dr. Orhan Şen olarak, kemik sağlığının genel sağlığımızın ayrılmaz bir parçası olduğunu ve özellikle omurga sağlığıyla yakından ilişkili olduğunu bir kez daha belirtmek isterim. Osteoporoz önlenebilir ve yönetilebilir bir durumdur. Önemli olan risk faktörlerinizi bilmek, gerekirse taramalarınızı yaptırmak ve kemiklerinizi korumak için proaktif adımlar atmaktır. Doğru beslenme alışkanlıkları edinmek, düzenli egzersiz yapmak, sigara ve aşırı alkolden kaçınmak gibi doğal yöntemler kemik sağlığınız için yapabileceğiniz en değerli yatırımlardır. Doktorunuzla işbirliği içinde, kemik sağlığınızı koruyarak aktif, bağımsız ve kaliteli bir yaşam sürdürebilirsiniz. Unutmayın, güçlü kemikler, güçlü bir yaşamın temelidir.
Sıkça Sorulan Sorular (SSS)
Kemik Yoğunluğu Ölçümü ve Riskler Hakkında
Kemik yoğunluğu ölçümü ne sıklıkla yapılmalı?
Cevap: Kemik yoğunluğu testinin (DXA) tekrarlanma sıklığı kişiye özeldir ve birkaç faktöre bağlıdır. İlk test sonucunuz (T-skoru), yaşınız, genel sağlık durumunuz, osteoporoz risk faktörleriniz ve tedavi alıp almamanız bu sıklığı belirler. Genel bir kural olarak:
- Normal kemik yoğunluğuna sahip ve düşük riskli kişilerde genellikle 5 yıl veya daha uzun aralıklarla tekrar testi gerekebilir, hatta bazen tekrar teste gerek duyulmayabilir.
- Osteopeni (düşük kemik kütlesi) olan kişilerde, T-skorunun -2.5’a yakınlığına ve diğer risk faktörlerine bağlı olarak doktorunuz 1 ila 5 yıl arasında bir takip önerebilir. Amaç, kemik kaybının hızını izlemek ve gerekirse tedaviye başlamaktır.
- Osteoporoz tanısı almış ve tedavi gören kişilerde, tedavinin etkinliğini değerlendirmek amacıyla genellikle 1-2 yılda bir kontrol ölçümü yapılır. Tedaviye iyi yanıt veriliyorsa ve durum stabilse, takip aralıkları uzatılabilir. Sonuç olarak, “herkes için tek bir doğru” sıklık yoktur. Sizin için en uygun takip planını, kişisel durumunuzu ve risklerinizi değerlendirerek doktorunuz belirleyecektir. Düzenli doktor kontrollerinizi aksatmamak önemlidir.
Sadece kadınlar mı kemik yoğunluğu testi yaptırmalı? Erkeklerde risk yok mu?
Cevap: Bu yaygın bir yanılgıdır. Osteoporoz ve buna bağlı kırıklar sadece kadınlara özgü bir sorun değildir; erkekleri de önemli ölçüde etkiler. Evet, kadınlarda, özellikle menopoz sonrası östrojen azalması nedeniyle risk daha yüksektir ve daha sık görülür. Ancak erkekler de yaşlandıkça kemik yoğunluğunu kaybederler ve osteoporoza bağlı kırık riski taşırlar. Hatta erkeklerde kalça kırığı sonrası ölüm oranı kadınlara göre daha yüksek olabilmektedir. Erkeklerde osteoporoz risk faktörleri arasında ilerleyen yaş (özellikle 70 yaş üstü), düşük testosteron seviyeleri, sigara kullanımı, aşırı alkol tüketimi, uzun süreli kortizon kullanımı, bazı kronik hastalıklar ve ailede osteoporoz öyküsü yer alır. Bu nedenle, risk faktörleri taşıyan veya belirli bir yaşın üzerindeki (genellikle 70 yaş) erkeklerin de kemik yoğunluğu ölçümü yaptırması önerilmektedir. Erkeklerde kemik sağlığının da ihmal edilmemesi ve gerekli taramaların yapılması hayati önem taşır.
Kemik yoğunluğu ölçümü (DXA) radyasyon içeriyor mu? Güvenli midir?
Cevap: Evet, DXA taraması X-ışınları kullandığı için düşük düzeyde iyonlaştırıcı radyasyon içerir. Ancak bu radyasyon dozu son derece düşüktür ve testin sağladığı faydalar (osteoporozun erken tanısı ve kırık riskinin belirlenmesi) yanında bu risk genellikle ihmal edilebilir düzeydedir. DXA taramasında maruz kalınan radyasyon miktarı, standart bir akciğer röntgeninden çok daha azdır (yaklaşık 1/10’u kadar). Hatta günlük hayatta çevremizden doğal olarak aldığımız arka plan radyasyonunun birkaç günlük miktarına eşdeğerdir. Bu nedenle DXA, kemik yoğunluğunu ölçmek için oldukça güvenli bir yöntem olarak kabul edilir. Hamileyseniz veya hamilelik şüpheniz varsa, bunu testi yapacak teknisyene ve doktorunuza mutlaka bildirmeniz gerekir, çünkü hamilelikte genellikle DXA taraması yapılmaz. Ancak hamilelik durumu dışında, testin radyasyon riski konusunda endişelenmenize gerek yoktur.
Kemik Sağlığı ve Yaşam Tarzı Hakkında
Kemik erimesini (osteoporoz) tamamen geri döndürmek mümkün mü?
Cevap: Osteoporoz tanısı konulduktan sonra kemik yoğunluğunu tamamen genç bir yetişkinin seviyesine geri döndürmek genellikle mümkün olmasa da, kemik kaybını önemli ölçüde yavaşlatmak, kemik yoğunluğunu bir miktar artırmak ve en önemlisi kırık riskini azaltmak kesinlikle mümkündür. Tedavinin temel amacı kemik kaybını durdurmak ve gelecekteki kırıkları önlemektir. Yaşam tarzı değişiklikleri (doğru beslenme, düzenli ağırlık aktarma egzersizleri, sigarayı bırakma, alkolü sınırlama) kemik sağlığını desteklemede temel rol oynar. Yüksek kırık riski taşıyan bireylerde kullanılan ilaç tedavileri (bifosfonatlar, denosumab vb.) kemik yıkımını azaltarak veya kemik yapımını uyararak kemik yoğunluğunu artırabilir ve kırık riskini %30 ila %70 oranında azaltabilir. Yani, osteoporoz “tedavi edilemez” bir durum değildir; yönetilebilir bir durumdur. Erken tanı, doğru tedavi ve yaşam tarzı düzenlemeleri ile kemik sağlığı korunabilir ve yaşam kalitesi yüksek tutulabilir. Önemli olan, durumu kabullenmek ve doktorunuzla işbirliği içinde aktif bir yönetim planı uygulamaktır.
Kalsiyum ve D vitamini takviyesini herkes almalı mı?
Cevap: Kalsiyum ve D vitamini kemik sağlığı için elzemdir, ancak herkesin rutin olarak takviye alması gerekmeyebilir. İhtiyaç kişiden kişiye değişir. İdeal olan, kalsiyumu öncelikle dengeli bir diyetle (süt ürünleri, yeşil yapraklı sebzeler vb.) karşılamaktır. Ancak diyetle yeterli kalsiyum alamayan kişiler (örneğin laktoz intoleransı olanlar, veganlar) veya osteoporoz riski yüksek olanlar için takviye gerekebilir. Önerilen günlük kalsiyum miktarı yaşa göre değişir (genellikle yetişkinler için 1000-1200 mg). D vitamini ihtiyacını ise sadece diyetle karşılamak genellikle zordur ve ana kaynak güneş ışığıdır. Özellikle kış aylarında, kapalı ortamlarda çalışanlarda veya koyu tenli kişilerde D vitamini eksikliği sık görülür. D vitamini eksikliği kemik sağlığını olumsuz etkilediği için, birçok uzmana göre özellikle risk gruplarında (yaşlılar, osteoporozu olanlar, yeterince güneşlenemeyenler) D vitamini seviyesinin kan testiyle kontrol edilmesi ve eksiklik varsa doktor önerisiyle takviye alınması önemlidir. Önerilen günlük D vitamini alımı da yaşa ve duruma göre değişir (genellikle 600-800 IU veya daha yüksek). Sonuç olarak, kalsiyum ve D vitamini takviyesi alıp almamanız gerektiğine ve hangi dozda alacağınıza, beslenme alışkanlıklarınızı, yaşam tarzınızı, yaşınızı, risk faktörlerinizi ve kan D vitamini seviyenizi göz önünde bulundurarak doktorunuz karar vermelidir. Kendi başınıza yüksek doz takviye almaktan kaçının.
Hangi egzersizler kemik sağlığı için en iyisidir?
Cevap: Kemik sağlığını desteklemek için en etkili egzersizler, kemikler üzerine mekanik stres uygulayarak kemik yapımını uyaran egzersizlerdir. İki ana egzersiz türü öne çıkar:
- Ağırlık Aktarma (Weight-Bearing) Egzersizleri: Vücut ağırlığınızı yerçekimine karşı taşıdığınız aktivitelerdir. Bunlar ikiye ayrılır:
- Yüksek Etkili: Tempolu koşu (jogging), ip atlama, aerobik dans, tenis gibi zıplama ve darbe içeren aktiviteler. Kemikler üzerinde daha fazla stres yaratırlar ancak mevcut durumu (eklem sorunları, şiddetli osteoporoz) olanlar için uygun olmayabilir.
- Düşük Etkili: Tempolu yürüyüş, düşük etkili aerobik, merdiven çıkma (makine veya gerçek), eliptik bisiklet gibi daha yumuşak aktiviteler. Daha geniş bir kitle için güvenlidir.
- Kas Güçlendirme (Muscle-Strengthening) Egzersizleri: Kasların kemiklere bağlanma noktalarına çekme kuvveti uygulayarak kemikleri uyarır. Ağırlık kaldırma, direnç bantları kullanma, egzersiz makineleri veya kendi vücut ağırlığınızla yapılan hareketler (şınav, mekik, squat) bu gruba girer. Ayrıca, özellikle yaşlılarda düşme riskini azaltmak için denge egzersizleri (tek ayak üzerinde durma, Tai Chi, yoga) de çok önemlidir. Yüzme ve bisiklete binme gibi aktiviteler kardiyovasküler sağlık için harika olsa da, ağırlık aktarma özelliği taşımadıkları için kemik yoğunluğunu artırmada diğerleri kadar etkili değillerdir. İdeal olan, farklı egzersiz türlerini birleştiren düzenli bir program uygulamaktır. Herhangi bir egzersiz programına başlamadan önce, özellikle osteoporozunuz veya başka sağlık sorunlarınız varsa, mutlaka doktorunuza danışmalısınız.
Osteoporoz sadece yaşlılık hastalığı mıdır? Gençlerde görülmez mi?
Cevap: Osteoporoz en sık yaşlılarda görülse de, sadece yaşlılık hastalığı değildir ve gençlerde de görülebilir. Gençlerde veya menopoz öncesi kadınlarda görülen osteoporoz genellikle “ikincil osteoporoz” olarak adlandırılır, yani altta yatan başka bir nedene bağlı olarak gelişir. Bu nedenler arasında şunlar sayılabilir:
- Tıbbi Durumlar: Çölyak hastalığı, iltihaplı bağırsak hastalıkları, romatoid artrit, yeme bozuklukları (anoreksiya nervoza), hormonal bozukluklar (hipogonadizm, Cushing sendromu), bazı genetik hastalıklar (osteogenesis imperfecta).
- İlaç Kullanımı: Uzun süreli yüksek doz kortizon kullanımı, bazı epilepsi ilaçları, heparin gibi kan sulandırıcılar.
- Yaşam Tarzı Faktörleri: Aşırı hareketsizlik, ciddi beslenme yetersizlikleri (özellikle kalsiyum ve D vitamini), aşırı alkol tüketimi, sigara kullanımı.
- İdiyopatik Juvenil Osteoporoz: Nedeni bilinmeyen, çocukluk veya ergenlik döneminde başlayan nadir bir osteoporoz türü. Genç bir bireyde beklenmedik bir kırık oluşması veya Z-skorunun çok düşük çıkması (-2.0’nin altı), ikincil osteoporoz nedenlerinin araştırılmasını gerektirir. Altta yatan nedenin tedavisi, kemik sağlığının iyileştirilmesinde kritik öneme sahiptir. Dolayısıyla, kemik sağlığına her yaşta dikkat etmek ve risk faktörlerini bilmek önemlidir.
Kaynaklar
- Kanis, J. A., McCloskey, E. V., Johansson, H., Oden, A., Melton III, L. J., & Khaltaev, N. (2008). A reference standard for the description of osteoporosis. Bone, 42(3), 467-475. DOI: 10.1016/j.bone.2007.11.001.
- Cosman, F., de Beur, S. J., LeBoff, M. S., Lewiecki, E. M., Tanner, B., Randall, S., & Lindsay, R. (2014). Clinician’s guide to prevention and treatment of osteoporosis. Osteoporosis international, 25(10), 2359-2381. DOI: 10.1007/s00198-014-2794-2.
- U.S. Preventive Services Task Force (USPSTF). (2018). Screening for Osteoporosis to Prevent Fractures: US Preventive Services Task Force Recommendation Statement. JAMA, 319(24), 2521-2531. DOI: 10.1001/jama.2018.7498.
- International Society for Clinical Densitometry (ISCD). (2019). 2019 ISCD Official Positions – Adult. [ISCD web sitesinden ilgili pozisyon belgelerine ulaşılabilir, ancak doğrudan link verilmemektedir.]
- World Health Organization (WHO). (1994). Assessment of fracture risk and its application to screening for postmenopausal osteoporosis. Report of a WHO Study Group. WHO Technical Report Series, No. 843.
- National Osteoporosis Foundation (NOF). (2021). Clinician’s Guide to Prevention and Treatment of Osteoporosis. [NOF web sitesinden ilgili rehbere ulaşılabilir, ancak doğrudan link verilmemektedir.]
- Kemmler, W., Bebenek, M., Kohl, M., & von Stengel, S. (2015). Exercise and fractures in postmenopausal women. Final results of the controlled Erlangen Fitness Osteoporosis Prevention Study (EFOPS). Osteoporosis International, 26(10), 2491-2499. DOI: 10.1007/s00198-015-3182-y.
- Weaver, C. M., Gordon, C. M., Janz, K. F., Kalkwarf, H. J., Lappe, J. M., Lewis, R., … & Zemel, B. S. (2016). The National Osteoporosis Foundation’s position statement on peak bone mass development and lifestyle factors: a systematic review and implementation recommendations. Osteoporosis International, 27(4), 1281-1386. DOI: 10.1007/s00198-015-3440-z.
Kemik Sağlığınızı Doğal Yollarla Destekleyin
Kemik yoğunluğu ölçümü sonuçlarınız ne olursa olsun, kemik sağlığınızı korumak ve güçlendirmek için atacağınız adımlar yaşam kaliteniz için büyük önem taşır. Prof. Dr. Orhan Şen olarak, modern tıbbın sunduğu tanı ve tedavi yöntemlerinin yanı sıra, doğanın bize sunduğu destekleyici çözümlerin de gücüne inanıyoruz. Dengeli beslenme, düzenli egzersiz ve sağlıklı yaşam tarzı seçimleri kemik sağlığınızın temelini oluştururken, ihtiyaç duyduğunuzda doğru ve doğal gıda takviyeleri bu temeli daha da sağlamlaştırabilir. Amacımız, vücudunuzun doğal dengesini destekleyerek kemiklerinizi korumanıza ve daha sağlıklı bir yaşam sürdürmenize yardımcı olmaktır.
- Dr. Şen Multivitamin & Multimineral – 60 Kapsül
- İçerik: Kemik sağlığı için kritik olan Kalsiyum, D Vitamini, K Vitamini ve Magnezyum gibi temel vitamin ve mineralleri dengeli bir şekilde içerir. Ayrıca genel vücut sağlığını destekleyen diğer vitamin (C, E, B kompleks vb.) ve mineraller (Çinko, Selenyum vb.) ile Koenzim Q10 içerir.
- Kullanım Amacı: Günlük vitamin ve mineral ihtiyacının karşılanmasına yardımcı olmak, kemik ve diş sağlığını desteklemek, bağışıklık sistemini güçlendirmek ve enerji metabolizmasına katkıda bulunmak. Özellikle diyetle yeterli kalsiyum ve D vitamini alamayanlar için temel bir destektir.
- https://www.drsen.tr/urun/multivitamin-multimineral-60-kapsul/
- Dr. Şen Omega-3 Koenzim Q10 – 60 Kapsül
- İçerik: Yüksek kaliteli balık yağından elde edilen EPA ve DHA omega-3 yağ asitleri, Koenzim Q10 ve D3 Vitamini içerir. Omega-3 yağ asitlerinin anti-inflamatuar etkileri genel sağlığa katkıda bulunabilir. D vitamini içeriği kemik sağlığı için ek destek sağlar.
- Kullanım Amacı: Kalp ve damar sağlığını desteklemek, beyin fonksiyonlarına katkıda bulunmak ve D vitamini içeriği ile kemik sağlığını desteklemek. Genel sağlığı ve zindeliği artırmaya yardımcı olabilir.
- https://www.drsen.tr/urun/balik-yagi-omega3/
- Dr. Şen Glukozamin Kondroitin Sülfat Collagen Tip II – 90 Tablet
- İçerik: Glukozamin Sülfat, Kondroitin Sülfat, Kolajen Tip II, Magnezyum, C Vitamini, Çinko, D3 Vitamini gibi eklem ve kemik sağlığına yönelik bileşenler içerir. Ayrıca Akgünlük ve Zerdeçal gibi bitkisel ekstreler bulunur.
- Kullanım Amacı: Eklem sağlığını desteklemek, kıkırdak dokusunun korunmasına yardımcı olmak. İçerdiği Magnezyum, C Vitamini ve D3 Vitamini ile kemik sağlığına da dolaylı olarak katkıda bulunabilir. Özellikle eklem sorunları yaşayan bireyler için düşünülebilir.
- https://www.drsen.tr/urun/glukozamin-kondroitin-sulfat-collagen-tip-ii-90-tablet/
Reklam ve ürün tanıtımı içerir.